“Türkiyem Türkiyem cennetim… benim eşsiz milletim…” 80’li yılların bu unutulmaz şarkısı, coşkuyla söylenen milli duygularımızı yansıtan bir marştı adeta.
Müşerref Akay, ay yıldızlı kırmızı elbisesiyle, bu toprakların güzelliğini, bu milletin eşsizliğini anlatan dizeleri seslendirirdi.
Bugün dönüp baktığımızda, gerçekten de bu vatan cennet, bu millet eşsiz… ama ne yazık ki, o eşsiz millet, her gün adeta “kim vurduya giderek” yaşamaya mahkûm ediliyor.
Türkiye’de her felaketten sonra benzer sahneleri izlemekten bıkmadık mı? Maden kazaları, tren faciaları, seller, depremler…
Acı haberler gelir, ekranlarda büyük laflar edilir, “Sorumlular cezalandırılacak” denir, birkaç gün TV’lerde viledalı arkadaşlar konuyu konuşur ve sonra her şey unutulur.
Ama bir kişi bile çıkıp da “Evet, hata yaptım, sorumluyum, istifa ediyorum” diyemez.
Tek bir istisna yaşandı bu ülkede: 2015’te Osmangazi Köprüsü’nün halatı koptuğunda, Japon mühendis Ryoichi Kishi, sorumluluğunu hissederek intihar etti.
Elbette kimsenin canına kıymasını istemeyiz, ancak bir an durup düşünelim: Bir yabancı mühendis, yaptığı işin sorumluluğunu o kadar ciddiye alıyor ki hayatını ortaya koyuyor.
Peki, bizde? Hayatını kaybeden onlarca insanın ardından sorumluluk alıp istifa edemeyecek kadar koltuklarına bağlılar.
En son Bolu Kartalkaya’da bir otel yangınında aileler yok oldu.
O otelin denetiminde bir eksik vardıysa, yangın önlenebilirdi belki. Ama yangının olduğu günden beri belediye mi yoksa Turizm Bakanlığı mı konunun muhatabı tartışması yürüyor.
2004’te Pamukova tren kazası yaşandı, onlarca insan hayatını kaybetti, hiçbir yetkili koltuğunu bırakmadı.
Soma’da, Ermenek’te, Amasra’da maden kazaları oldu; her seferinde “ihmaller inceleniyor” denildi ama kimse hesap vermedi.
İzmir, Beşiktaş, Antalya… denetimsizlik, ihmalkarlık yüzünden hayatlar yitip gitti…
Bu düzen değişmedikçe, bu ülkenin insanları her felakette aynı acıyı yaşamaya devam edecek.
Sorumluluk almak, istifa etmek, başarısızlığı kabul etmek bir erdemdir.
Ama bizde koltuklar o kadar güçlü ki, insanların hayatından daha kıymetli hale geliyor.
Bir gün bu zihniyet değiştiğinde, işte o zaman gerçekten “eşsiz bir millet” olduğumuzu söyleyebileceğiz.
O güne kadar biz sadece, her felaketten sonra aynı cümleleri duymaya devam edeceğiz: “İhmali olanlar cezalandırılacak.”