Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İnanır, halk arasında “kemik erimesi” olarak bilinen osteoporoz hakkında önemli bilgiler verdi.
Osteoporoz, kemiklerin sertliğini kaybederek zayıf ve kırılgan hale gelmesiyle ortaya çıkan ve en sık karşılaşılan kemik hastalığı olarak tanımlanıyor.
Vücuttaki bütün kemiklerde görülebilen osteoporoz, özellikle omurga, kalça ve el bileğini etkiliyor.
Çoğunlukla kırık oluşmadıkça belirti göstermeyen bu hastalık, kemik kırılganlığının artışına bağlı olarak omurga, kalça ve el bileği kırıklarına yol açabiliyor.
Özellikle 45 yaş üzeri bireylerde sık görülen osteoporoz, kemik yapısındaki kalsiyum azalmasına bağlı olarak kemiklerin kırılma riskini artırıyor.
Osteoporozun en yaygın belirtisinin sırt ve omurga bölgesinde hissedilen ağrılar olduğunu belirten Doç. Dr. Ahmet İnanır, bu ağrıların sebebinin zayıflayan kemiklerde meydana gelen mikro kırıklar olduğunu ifade ediyor.
Mikro kırıkların zamanla büyüyerek daha ciddi kırıklara yol açabileceğine dikkat çeken İnanır, hastalığın diğer belirtileri arasında bel ve sırt ağrısı, boyda kısalma ve kamburluğa neden olabilecek kırıkların bulunduğunu vurguluyor.
Türkiye Osteoporoz Derneği verilerine göre, osteoporoz 50 yaş üzerindeki her üç kadından birinde ve her beş erkekten birinde görülebiliyor.
Özellikle zayıf, ince ve narin yapılı kadınlarda daha sık rastlanan bu hastalık, menopoz sonrası dönemde kadınlarda büyük bir risk oluşturuyor.
Bunun nedeni, menopoz döneminde kadınlık hormonlarının azalması.
Erkeklerde ise yüksek kemik kütlesi oranı, testosteronun kemik koruyucu etkisi ve menopoz benzeri bir süreç yaşamamaları nedeniyle osteoporoz riski daha düşük.
Doç. Dr. Ahmet İnanır, osteoporoz riskini artıran faktörleri: İleri yaş, Genetik yatkınlık, Yetersiz güneş ışığına maruz kalma, Kalsiyum, fosfor ve D vitamini yetersizliği, Sigara, alkol ve kahve tüketimi, Hareketsiz yaşam tarzı, Tiroid ve cinsiyet hormonlarına dair bozukluklar, Adrenal bez hastalıkları, Sürekli steroid içerikli ilaç kullanımı olarak sıraladı.
Osteoporoz tanısı, DEXA adı verilen yöntemle elde edilen veriler ve kırık varlığına göre konuluyor. Hastalığın tedavisinde ilaç ve ilaç dışı yöntemler uygulanıyor.
Kırık oluşmamış bireylerde koruyucu tedaviye ağırlık verilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Ahmet İnanır, düzenli egzersiz ve fiziksel aktivitenin önemine dikkat çekiyor.
Tempolu yürüyüşler ve yüzme gibi aktivitelerin mevcut kemik kuvvetini korumaya yardımcı olduğunu ifade eden uzman, ilerlemiş osteoporoz vakalarında ise ağrıları azaltmak ve kırıkları tedavi etmek için özel tedbirlerin alınması gerektiğini belirtiyor.
Koruyucu tedavi kapsamında neler yapılabilir?
Düzenli egzersiz programları,
Dengeli ve kalsiyum yönünden zengin beslenme,
Güneş ışığından yeterince faydalanma,
Sigara ve alkolden uzak durma.
İlerlemiş vakalarda ise korse tedavisi, kemik içine organik malzeme doldurma gibi yöntemlerle kırıkların tedavi edilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. İnanır, osteoporozun erken teşhis edilmesinin ve uygun tedavi yöntemlerinin zamanında uygulanmasının, yaşam kalitesini artırmada kritik öneme sahip olduğunu belirtti.
Doç. Dr. Ahmet İnanır, osteoporozun önlenebilir bir hastalık olduğunu ve çocukluktan itibaren alınacak önlemlerin büyük fayda sağlayacağını belirtiyor.