Ülke gündemindeki hızlı değişimler, vatandaşların aklında sık sık “Ne oluyor?” sorusunu uyandırıyor. Bu karmaşa içinde, doğal olarak, yaşadığımız şehirler de bu gelişmelerden etkileniyor.
Osmaniye özelinde konuşacak olursak, bu güzel kentin yalnızca dört büyükşehrin ortasında yer alan basit bir yerleşim alanı olarak görülmesi, hem yerel kimliğimizin hem de potansiyelimizin yanlış anlaşılmasıdır.
Osmaniye, tarihinden kültürüne kadar çok daha fazlasını içinde barındırıyor. Ancak bu yazıda bu konudan ziyade son günlerde gündeme oturan su zammı meselesine odaklanmak istiyorum.
Öncelikle, sevgili dostlar, zamlar günümüzün bir gerçeği. Neredeyse “coğrafi bölgelerde görülen ortak bir bitki örtüsü” gibi hayatımıza yerleşmiş durumda.
Literatürde, bu durumu açıklayan “maliyet artışı enflasyonu” (cost-push inflation) teorisi, bir hizmet veya ürünün maliyetlerinin artmasının, fiyatlara yansımasını doğal bir süreç olarak tanımlar.
Su zammı meselesine dönecek olursak, şunu kabul etmek gerekiyor: Eğer bir kamu hizmetinin sürdürülebilmesi için zam gerekiyorsa, bu zam yapılabilir.
Ancak burada önemli olan, zam kararının şeffaf bir şekilde açıklanmasıdır.
Belediyenin açıklamasında bu şeffaflık eksikliği göze çarpıyor. Zam miktarının nasıl hesaplandığı, hangi gerekçelere dayandığı ve bu artışın su hizmetinin iyileştirilmesine mi, yoksa israfı önlemeye mi yönelik olduğu hususlarında tatmin edici bir açıklama yapılmamış durumda.
Bu tür konularda Samuel Paul’un kamu hizmetlerinin hesap verebilirliği üzerine yazdığı “Kamu Hizmetlerinde Hesap Verebilirlik: Çıkış, İfade ve Kontrol” (1992) çalışmayı hatırlatmakta fayda var.
Paul, yerel yönetimlerin hizmet politikalarını, vatandaşlara şeffaf bir şekilde izah etmesinin, toplumsal güveni artıracağına dikkat çekiyor.
Dolayısıyla, Osmaniye özelinde bir su zammı yapılıyorsa, bu artışın gerekçesi ve hedefi açıkça ifade edilmeliydi.
Ayrıca, Belediye Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin yaptığı açıklamanın, belediye başkanının açıklamalarıyla çeliştiği izlenimi de kafa karışıklığı yaratıyor.
Kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini gidermek için belediyenin daha net ve tutarlı bir iletişim stratejisi benimsemesi şart.
Sonuç olarak, su zammı gibi gündelik hayatı doğrudan etkileyen meseleler, yalnızca ekonomik birer karar değil, aynı zamanda toplumsal bir iletişim meselesidir.
Osmaniye gibi potansiyeli yüksek bir şehirde, alınan kararların gerekçelerinin daha şeffaf ve detaylı bir şekilde paylaşılması, halkla yönetim arasındaki bağları güçlendirecektir.
Çünkü unutulmamalıdır ki, şehirler sadece binalardan ve yollardan ibaret değildir; şehirleri şehir yapan, o şehirde yaşayan insanların güveni ve desteğidir.