Gazetecilik, dürüstlüğün ve cesaretin mesleğidir. Ancak Osmaniye’de bu meslek, çoğu zaman dikenli bir yolda yürümeye benziyor. Çünkü buradaki bazı siyasetçiler, işini düzgün yapan gazeteciyi sevmez. Doğruları yazarsın, işine gelir gelmez hemen saldırıya geçerler. Öyle bir saldırı ki; akılları sıra seni yıldıracaklar, köşeye sıkıştıracaklar. Ama bilmezler ki biz ne yıldık, ne de köşeye sıkıştık. Çok şükür, mesleğimizi severek yapıyoruz ve vicdanımız tertemiz.
Ama ne gariptir ki, işini düzgün yapan gazeteciye düşman olanlar, yalakalık yapanları baş tacı ederler. Onlara methiyeler düzer, ağızlarına bir parmak bal çalar, el üstünde tutarlar. Yeter ki “kral çıplak” demesin, gerçekleri yazmasın! Yalaka gazetecinin kalemi güçlüdür, çünkü mürekkebini çıkarlarına batırır. Ama bizim gibi doğrulara sadık olanlar için o kalem, bazen kılıca dönüşür. Korkmaz mıyız? Asla. Çünkü işini düzgün yapmayanların yanında yer alıp vicdanımızı karartmaktansa, yalnız kalmayı tercih ederiz.
Her kim olurlarsa olsunlar, biz hep haklının yanındayız, haksızın karşısında. Hırsızlardan, namussuzlardan ve sapıklardan asla hazzetmeyiz. Zaten, doğru gazeteci böyle insanları sevemez de. Ancak birilerine hakkı teslim edince, birilerini de eleştirince ne oluyor? Doğruları yazdığımız için bizi sevmiyorlarmış! E, sevmeyin! Çektirin gidin, selam bile vermeyin. Çünkü sizin gibi korkaklarla işimiz olmaz zaten. Siz korkularınızla küçülürken, biz doğrularımızla büyümeye devam ederiz.
Bu şehirde gazetecilik yapıyorsan ya susacaksın ya da bedel ödeyeceksin. Doğruyu yazmanın maliyeti ağırdır burada. Ama biz çocukken biri hakkını haram etti mi günlerce uyuyamazdık. Şimdi ise birine hakkını haram et, umurlarında bile olmuyor. Çünkü Allah inançları ve korkuları kalmamış. “Vicdan” dediğiniz şey, bazı insanlar için sadece sözlükte bir kelimedir artık. Oysa biz, hâlâ vicdanımızla nefes alıyoruz.
Hakkımı yiyenlere, bilmeden yargılayanlara, hakkımın yenmesine göz yumanlara bir çift lafım var: Size hakkımı sonuna kadar haram ediyorum! Çünkü siz ne adaleti bilirsiniz ne de vicdanı. Doğruları yazdığım için bana düşman oluyorsanız, asıl düşmanınız ben değilim; vicdanınız ve inancınızdır. Ama siz vicdanla yüzleşmeyi göze alabilir misiniz? Tabii ki hayır! Çünkü yüzleşmek cesaret ister, o cesaret de sizde yok.
Biz doğrularla büyüdük, siz yanlışlarla küçüldünüz. Biz “kimse hakkını yemesin” diye büyüdük, siz “kimse çıkarımı bozmasın” diye küçüldünüz. Biz, hakkımızı yedirmemek için savaş verdik, siz başkalarının hakkını yemek için planlar yaptınız. Ama unutmayın; hak er ya da geç yerini bulur. Belki bu dünyada değil ama öteki dünyada kesinlikle.
Sizlere bir şey söylemek istiyorum: Beni bilmeden yargılayanlara, hakkımı yiyenlere, hakkımın yenmesine göz yumanlara hakkımı sonuna kadar haram ediyorum. Vicdanınızı rahatlatacak bir yalaka gazeteci bulabilirsiniz, ama kendinizi kandırdığınız gerçeğini değiştiremezsiniz.
Bu yazıyı okuyan herkes, şunu iyi bilsin: Bizim mesleğimiz, halkın sesi olmaktır. Biz, halkın hakkını korumak için varız. Ne pahasına olursa olsun, doğrudan sapmayacağız. Çünkü biz doğru yolda yürümeye alışığız. Biz çocukken hakkı gözetmek, dürüst olmak ve vicdanla yaşamak bir erdemdi. Şimdi bu erdemlere sırtını dönenlerin dünyasında yaşıyoruz. Ama biz hâlâ aynı erdemleri savunmaya devam edeceğiz.
Siz ise yanlışlarla küçülmeye devam edin. Belki büyümek size göre değildir. Ama unutmayın; biz sustukça siz büyümeyeceksiniz. Doğru olan, her zaman kazanır. Biz kazanmasak da doğru kazanacak, buna inancımız tam. Hakkı teslim etmeyenlere, vicdanı kararanlara inat, biz doğruları söylemeye devam edeceğiz. Çünkü gerçekler, her zaman en güçlü silahtır.